27.11.10

LeManTİ Medya

TARAF’IN LEMAN KOMPLEKSİ

Taraf gazetesi çıktığından beri LeMan’la ilgili yayınladığı makalelerin ardı arkası kesilmiyor. Aslında son günlerde ağızlarını iyice bozmasalar yazdıkları ipe sapa gelmez şeyleri ciddiye alıp cevap verdiğimiz falan da yoktu. Genel olarak bu gazeteyle ilgili belirgin bir tavrımız da olmadı.Sosyalistleri, devrimcileri Kürtleri hatta Deniz Gezmiş’i bile ulusalcılığa, Ergenekon’a bağlayan, Latin Amerika’ya kadar uzanıp CHE’ye kadar bulaşan abuk subukluklarına LeMan’ı da büyük bir gayret ve iştahla katma motivasyonlarını çözmekle falan hiç uğraşmadık.
LeMan’ın, Limon’dan beri 25 yıla uzanan sicili ortada. Çeyrek yüzyıldır o kadar etkili oldu ki; sadece genç kuşakları verdiği coşkunlukla sarhoş etmekle kalmadı, politik ve entellektüel alanı da harmanıyla, rüzgarıyla dalgalandırdı. Bazılarının da arada rahatını huzurunu bozdu. Taraf’da sırasını savan tekrar sıranın arkasına geçerken LeMan aleyhine yazmayı bir diğerine devrediyor. Çömez yazarlardan, olgunlarına, yukarıya doğru cesaret buldukça bir evrilme var. En son Murat Belge dolaylı yoldan devreye girmiş. Ne karın ağrısıysa geçecek gibi değil.Tabii biz daha çok yaratıcı enerjiden beslendiğimiz icin bu karın ağrısının psikolojik boyutuyla ilgiliyiz.
Yoksa bunların dezanformasyonmuş, pozisyon kapmakmış ve küresel ve siyasal iktidara kapılanmak, fedai yazılmakmış, gibi dertleri bir yere kadar ilgimizi çekiyor. Ne kompleksmiş ama.Geçmedi, bitmedi, bitmiyor.

GENÇ SİVİLİN ACILARI

Kurban bayramının ilk günü Taraf gazetesinden yine kafasını çıkardı tosun. Birkaç ay önce “LeMan 28 Şubat’ta generallerin kıçını öperken” diye bir yazı yazmış. Cevabını alınca sipere kaçmakta bulmuştu çareyi.
O gün bugündür sesi çıkmıyordu. Gerçi arada adres gösterdğimiz ‘LeMan ciltlerine dalmak farz oldu’ gibi cılız bir ses çıkarmıştı ama o da pek duyulmadı. Arama, taramalar aradan aylar geçmesine karşın pek netice vermemişti anlaşılan.
Tosuncuk içine oturmuş çaresizliğiyle kala kalınca bu kez Murat amcasından güç alarak şansını denemiş. Ama kurban bayramında kendisini kesen acemi 5 bin kasaptan daha beter doğramış kendisini. Acil şifalar Tosun. Kalem kullanmayı öğrenemezsen daha çok acıtırsın oranı buranı. Ve işte Tosun’un darbecilik karşıtı kapaktan darbecilik çıkarttığı LeMan kapağı yorumu.. Bu sivillikte, bu zeka… Eeeeeeee...

TOSUNCUM SANA BİR DE HATIRLATMA

Sen, bu 28 Şubat’ta kim Generalin elini, kıçını öptü, kim İslamcılara kaka dedi, kim darbeciydi, darbeyi alkışladı falan gibi konulara çok meraklısın iyice belli oldu. Akın içinde boku arama. Geçen defa sana fazla uzağa gitme, kendini yorma işe yakınlarındakilerden başla diye yol göstermiştim…
Mesela işe hergün yüz yüze baktığın Yasemin Çongar’dan başlayabilirsin. Onun 28 Şubat’ın yolunu açan ve meclise türbanla geldiği için linç edilen Merve Kavakçı’yla ilgili gazetecilik anıları hepimiz icin aydınlatıcı olacaktır. Hatırlarsan sana küpür, küpür, tarih tarih de göstermiştim.
Haberin tek taraflı olmasın, Merve Kavakçı’yı da aramalısın, Kavakçı cadı kazanında pişerken ateşe en fazla kor, har veren olarak kimi hatırlıyor. Eminim anlatacak çok şeyi vardır. Sen bunları hallet, daha sırada ‘Tezkere’yle ilgili gazetecilik anıları var. Çalışa, çalışa olacaksın bir şeyler. Yardım bizden, gayret senden. Haydi hareket. Bak bu topuk sesleri onun…

KOMİKLİK DERSLERİ

Geçen hafta yayınladığımız Engin Ardıç karikatürü çok geniş yankı buldu. Hiç şüphesiz, hakkında çizdiğimiz karikatürle sarsılan Engin Ardıç’ın, küfür, hakaret, aşağılama, nefret ve ayrımcılık içeren yazılar yazmaya tövbe ettiği anlamına gelen açıklamasının bunda önemli katkısı var. Karikatürün yayınlandığı sırada çıkardığı dalga bu açıklamayla ikinci büyük bir dalga yaratmış oldu. Ve geçtiğimiz haftanın Anguslarla birlikte en çok konuşulan konusu haline geldi.
Açıklamasıyla bir nevi özür ve pişmanlık beyan eden Ardıç aynı zamanda kendisini arayan HaberTürk gazetesine bize dava açacağını da belirtmiş. “Piç kuruları”, “diplomalı eşekler”, “şeref yoksunları”, “erkek müsveddeleri…”, “puştlar”, “kocalarının şeyini tutmaktan iğrenen kolları, ayakları şişman Atatürk rahibeleri” gibi yazılarından inciler fışkıran Engin Ardıç’ın sadece kalemini eleştiren bu karikatüre dava açacağını açıklaması da ironik aslında nerden bakarsanız. Ölmüş insanların arkasından bile hakaretlerinden, küfürlerinden imtina etmeyen Ardıç’la mahkemede hesaplaşırız o öyle istiyorsa. Yalnız onun şimdiye kadar hakaret ettiği insanlar da mahkeme yolunu seçerse, Sabah’tan aldığı yüklü maaşla bile çok zorlanabilir; bizden söylemesi.
Bu arada Engin Ardıç’la ilgili çizdiğimiz karikatür ve ardından onun tövbe ettiğini açıklamasıyla, bayram süresince ortalık yıkılırken bu tür konuları didiklemeyi çok seven köşe yazarlarıyla medyamızın olaya genel olarak sessiz kalması dikkati çekti.
Olabilir, vardır bir açıklaması ama topa girmeyenler de yok değildi. Zaten esas olarak bu yazıyı kaleme almanın nedeni sirazesinden cıkmıs bir Engin Ardıç’a tövbe ettirmiş olmanın anlam ve önemini vurgulamak, tadını cıkarmak değil, sözü onlara getirmek. Aynı zamanda komik yazar olmak için çok yırtınan, hiç ama hiç olamayan biri ve aslında hiçbir şey olamayan bir diğeri bize bu karikatür üzerinden komiklik dersi vermeye kalktı. İkincisi,ilkinden birebir kopya çekmiş, onun için hiçbir şey zaten. Bu durum da, fışkıran kalemiyle Akitçilere bile rahmet okutan Engin Ardıç’ın bize dava açmasından daha ironik ama yurdum medyasının kalitesi bu işte yapılacak birşey yok.
Şunu da atlamayalım. “Yiğidi öldür, hakkını yeme”. İki E.A., Engin Ardıç ve Emre Aköz bunların içinde mizah dergisi okuma alışkanlıkları bulunan, mizah duygusu en gelişmiş iki yazar. Onun için onlarla ilgili çizdiğimiz karikatürlerden sarsılabiliyor ve incinebiliyorlar.Tuhaf reaksiyonlar verselerde bu özelliklerinden dolayı aynı zamanda şefkat duyuyoruz onlara…Francofon Engin Ardıç’ın mizah dergisi okumaya meraklı olduğunu biliyoruz.Herhalde zamanında bol bol Harakiri ve Charlie Hebdo okumuşluğu vardır. Kaka görmeye şerbetli olmalıydı. Son hareketiyle Engin Ardıç çok yerel kaldı, onu da söyleyelim…

MİRAS DEĞİL, MİZAH TERİ

Şimdilerde bir de Başbakan’a, iktidar ve ponponlarına karşı yaptığımız muhalefeti, “E onların da işi bu, ekmeklerini bundan kazanıyorlar” şeklinde tanımlayan Yumoşlu yumuşatıcılar devreye girdi. Güya öncelikle Başbakan’ı ve muhalefetimizden etkilenen ardcılarını sakinleştirecekler. Arada da ekmek parası için bunu yapıyorlar mesajını iliştirecekler. Kişi kendini bilmezse başkasını kendi gibi bilirmiş.
Mizahın yumoşla yıkanmayacağını, ne kadar deterjan katarsan kat çekmeyeceğini solmayacağını, standardının da bu olduğunu hep beraber yavaş yavaş öğrenecekler…

24 Kasım Çarşamba 2010, LeMan


[ Ahlaksızlığın da yalancılığın da riyakarlığın da bir sınırı olmalı ]