3.5.09

Erdoğan'dan yeni davalar bekliyorum!

O, birçok insana göre Türkiye'de gerçek anlamda muhalefet yapan tek unsurun, Leman'ın başındaki isim. "Başındaki isim" diyoruz çünkü çizgileriyle sürekli eleştirdiği liberal dünyaya ait olan "patron" mefhumuyla tanımlanamayacak bir yapıya sahip.
Akgün'le, Leman'cıların buluşma noktası olan Leman Kültür'de bir araya geldik ve sorduk; nedir bu Leman fenomeni? Başbakan Erdoğan ile alıp veremedikleri ne?
İşte bazılarını güldüren, bazılarının da sinirlerini bozan karikatürleri yaratan Leman efsanesinin baş mimarının açıklamaları...

Enver Doğan / Babialihaber.com

Merak ettiğim bir şey var. Başbakan'ın mizah dergilerine sürekli tepki gösterdiği, mahkemeye verdiği biliniyor. Size kaç dava açtı bugüne kadar?

Sanırım 2-3 dava açtı. Yani sayıca o kadar büyük sayılmaz, gürültüsü çok oldu. Yeterli ama...

Bunlardan birinden mahkum oldunuz galiba.

Evet bir tanesinden mahkum olduk, biri bizim lehimize sonuçlandı, Kene karikatürü. Diğer karikatürcülere açtığı davalara da baktığınızda (Musa Kart'a -Cumhuriyet'ten-, bizim çizerimiz Sefer Selvi'ye -Evrensel gazetesinde çizdiği bir karikatürden dolayı Emine Hanım bir dava açmıştı-) Başbakan'ın bir toleranssızlığından söz edilebilir. Bu Amerika'daki İnsan Hakları Raporu'na bile girdi, iki defa.


ERDOĞAN HOŞGÖRÜSÜZLÜK KONUSUNDA SAĞCI İKTİDARLARIN SÜRDÜRÜCÜSÜ
Evet bu davalara gelen tepkiler ülke sınırlarını aştı... Tayyip Erdoğan, Özal'la karşılaştırılıyor ya, "o karikatürcülere hiç dava açmazdı, çok hoşgörülüydü" denilerek. Bu çok büyük bir palavra. Demirel'i çıkartırsak, sağcı liderlerin genel bir hoşgörüsüzlüğü var bize. Mizahçılara dava açmak Türkiye'nin bir rutini. Erdoğan da bunun bir parçası. Bunu yeniHarman'da da yazdım. Yakınlarda Ertuğrul Özkök, Serdar Turgut bunun üzerine yazdı. Sonrasında Mehmet Yılmaz yine bu konuya değindi.

25 yılı aşkın bir süredir karikatür çiziyorsunuz öyle değil mi?

30 yıl diyebiliriz. Yani 12 Eylül döneminden de öncesine dayanıyor karikatüristliğiniz. Peki bu 30 yılda yaşadıklarınızı göz önüne getirirseniz, mizaha karşı en hoşgörüsüz lider olarak kimi gösterebilirsiniz? Ben bunu bir bütün olarak görüyorum. Bizden önce de, II. Meşrutiyet'ten beri, Aziz Nesin'lere, Makro Paşa'lara kadar, Menderes dönemlerinde de böyleydi. Bu baskı sağcı iktidarların tipik bir özelliğidir. Dolayısıyla, Tayyip Erdoğan da bunun sürdürücüsüdür. Özal döneminde de bir arkadaşımız karikatür yüzünden hapiste yattı. Ben yüzlerce davadan dolayı yargılandım. Aklınıza gelebilecek tüm maddelerden yargılandık, 129, 175. Bu davalar zannedildiği gibi, onların en çok incindiği karikatürlerden dolayı açılmıyor. Siz muhalefeti yükselttikçe, onların sinirleri bir süre sonra dayanamaz hale geliyor ve bir tanesinde patlıyor. Ben bundan sonra da Başbakan'dan dava bekliyorum...

Bundan sonra da bekliyorsunuz...

Evet yine bekliyorum. Mesela "Özal çok hoşgörülüydü. Gırgır'a geldi. "Oğuz ağabeyin (Aral) odasından karikatürleri aldı, çerçeveletip Köşk'e astı" falan deniyor ama ne oldu; biz Limon dergisini çıkartmaya başladık, daha ilk sayılardan itibaren davalar açmaya başladı. Hiçte hoşgörülü değildi. Tayyip Erdoğan için yaptığımız karikatürlerin benzerlerine, hatta ondan daha basitlerine davalar açtı.

AYDIN DOĞAN GİBİ, BAŞBAKAN'A MEKTUPLAR YAZAN SEDAT SİMAVİ ÇEKİP GİTMEK ZORUNDA KALMIŞTI

Tarih tekerrür ediyor yani... Gerçekten tarih benzer şekilde işliyor. Tek parti iktidarları birbirine benzer. Eskiden de Simavi, Aydın Doğan gibi, mektuplar yazıyordu Başbakan'a. Adam bırakıp gitmek zorunda kaldı sonunda. Bu, darbeler gibi, Türkiye'nin rutini. Bugünlerde fark şu; geçmişteki aydın direnci bugün kırılmış durumda.
ABD'deki Obama karikatürü de kriz yarattı. O çok yanlış değerlendirildi. O karikatürde Obama maymun olarak çizildiği için değil, ırkçılığa karşı bir reaksiyon oluşmuştu. Ben de onun gibi ırkçı bir karikatür yapsaydım, çıkıp özür dilerdim.

ENGİN ARDIÇ, ZAMANINDA ONA HASAR VERDİĞİMİZ İÇİN BİZE SALDIRDI

Nihat Genç'in Akşam'dan ayrılması bayağı gürültülü oldu. Engin Ardıç'ın size yüklenmesi sonucu gelişti olay, malum... Biz çok fazla insana hasar vermişiz. Engin Ardıç iyi, değerli bir yazardı. Bizi anlayabilecek inceliğe sahip biriydi. Onunla yan yana olduğumuz bir dönem de vardı. Bu sevgisini, hayranlığını da hep belirtti. Ama sonra her şey çok farklı oldu. Biz onu daha sonra çok sert eleştirdik. Sanıyorum, bundan dolayı çok büyük bir kırgınlık yaşadı. Kendine ayrı bir yol çizdi. Bugün baktığımızda, bu yeni çizgisinin çok dramatik olduğunu görüyoruz. O dönemki tepkisini de daha çok buna bağlıyorum.

Tirajınızın tavan yaptığı 90'lı yıllarda merkez medyada pek yer bulamıyordunuz. Şimdiyse, bırakın merkez medyayı, Michael Rubin bile Washington Post'ta size destek verebiliyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Bu bir süreç. Leman o yıllarda müthiş bir rüzgar yaratmıştı. Kitleselleşmiş, radikal muhalefet yapan bir yayın organıydı. Bu, bir miktar dünya tarafından görülen ama içeride çok büyük sansüre uğrayan bir şeydi. O yıllarda Türk medyasından en küçük bir destek verilmedi bize. Haber bile olamadık! Şimdiki süreç daha farklı işliyor. Demokratikleşme iddiaları var, Avrupa Birliği'ne girme niyetleri var, iletişim çok fazla gelişti. Bunların da etkisiyle daha fazla görülür, konuşulur olmaya başladık.

ERGENEKON KONUSUNDA GAK GUK EDENLER SUSURLUK SÜRECİNDE, BANKALARIN HORTUMLANDIĞI DÖNEMDE NEDEN SESİNİ ÇIKARMIYORDU?

Ergenekon'a yeterince eleştiri getirmemekle eleştirildiniz. Bu eleştiriyi getirenlerin Leman'ı doğru dürüst okuduklarını düşünmüyorum. 80'lerin ortalarından beri yargısız infazlara, işkencelere karşı çıkıp yazı dizileri yaptık biz. Güneydoğu sorununa bakış açımız biliniyor. Susurluk sürecinde yaptıklarımız ortada. O dönemde, bugün medyada gak guk edenlerin hiçbiri sesini çıkarmıyordu. Bankalar hortumlanırken, siyasi cinayetler işlenirken ‘bir dakika karanlık' eylemini başlatmıştık biz Leman Kültür'de. Şarteli Can Yücel indirmişti! O gün herkes buradaydı. Orhan Pamuk, Nihat Genç, Tomris Özden, Ergin Cinmen...
Son dönemlere gelirsek... ‘Kızıl Elma' meselesi ortaya çıktığında bizim yaptığımız çok çarpıcı bir kapak vardı. ‘Nedir bu?' diye sormuştuk. Yine, Gül'ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bir kapak yaptık. İnanılmaz tehdit aldık bunun üzerine. Ondan 2-3 hafta sonra türbanlı bir kızı Adana'da postaladılar diye kapak yaptık (Tevhide olayı kastediliyor). Yani biz her zaman mazlumun yanındayız!

Şu anki süreç daha farklı mı diyorsunuz?

Evet. Ergenekon sürecinde Türkiye'nin siyasi yönelimlerinde bir daralma var. Ve bu daralma çerçevesinde Türkiye'yi belli uçlar içinde tanımlamaya çalışıyorlar. Bu her zaman böyle oldu, "Laik-Şeriatçı", "Alevi-Sünni", "Türk-Kürt", "Liberal-Ulusalcı" gibi. Biz bu parametreler içinde bir şeyler söylemek zorunda değiliz. Kafadan reddediyoruz bunları. Arşive baktığınızda Ergenekon süreciyle ilgili de karikatürler bulursunuz. Ama onların istediği gibi değil. Bir tarafta liberal diye anılan, ucu Amerika'ya uzanan bir hat var. Diğer tarafta içinde faşizan, çok korkunç unsurları da içinde bulunduran bir hat var. Ama Türkiye bundan ibaret değil.
"Tek yaptıkları iktidarı eleştirmek" deniyor. Onların tabiriyle, türbanlı bir kız gördüğünüzde, "salyalar saçarak" kapak yaptığınız söyleniyor... Biz bu toprakların kültürüyle, tasavvufuyla ilgili o kadar çok şey yaptık ki. Şimdi bunlar trend oldu ama biz 10-15 yıl önce yapmıştık! AKP eleştirisi, Cumhurbaşkanı eleştirisi yapacağım tabii ki. Ama 28 Şubat dönemiyle ilgili de onlarca espri yaptık. Bundan dolayı bir yığın cezalar aldık, mahkemelere gittik.

BİZE KARŞI SİSTEMLİ BİR SALDIRI VAR

Aynı eleştirilerin sahipleri, Leman'ın içi boşaltılmış bir mizah dergisi olduğunu söylüyor. Kendinizi solcu gösterip onun rantını yediğiniz ve hatta 100-150 milyon gibi büyük paralar ile oynadığınız ifade ediliyor... Bu dedikodular bizim pik yaptığımız noktada ortaya çıktı. "helikopterleri, limuzinleri var" diyenler de oldu. Ben önceleri bu söylentilerin kaynağını başka şekilde açıklamaya çalışıyordum ama artık bunların sistematik yapıldığını düşünmeye başladım. Bizim gerçeğimizle uzaktan yakından alakası olmayan bir şey bu. Sonra da "batıyor" söylentileri çıktı bizim hakkımızda. Şu anda bunlar söylense çok şaşkınlıkla karşılanmayacak belki ama her şey normal seyrinde giderken olması bunun bir manipülasyon olduğunu gösteriyor. 100 binler sattığımız, entelektüel açıdan bir moral alan yaratığımız dönemde de böyle şeyler olmuştu. Böyle haset ilişkisi gibi bir şey ortaya çıkmıştı. O dönemde Leman gibi adaların sayısı çoğaltılabilseydi Türkiye'de her şey çok farklı olabilirdi. Sol hareket için de böyle. Gazete çıkarsalardı, radyo kurabilselerdi, yani insanları içine alabilecek şeyler yapabilselerdi, şu an durum çok farklı olurdu.
"Helikopterleri, limuzinleri var" dedikodularını duymamıştım... Ben çok duydum. Hatta Spiegel'den röportaj yapmaya gelenler bile söyledi.

Soralım o zaman. Arabanız var mı?

Arabam yok. 99 model bir arabam vardı ama sattım.
Markası neydi? Opel'di, aile arabası.
"Bize karşı sistemli bir saldırı var" dediniz. Kimi, kimleri kastediyorsunuz? Bizim çok sivrildiğimizi düşünen bir takım unsurların, itibarımızı lekelemeye çalıştıklarını, bir ölçüde de başarılı olduklarını söyleyebiliriz.
Kim onlar? Neyse işte...

MEDYADA BENZER ŞEYLERİ SÖYLEYEN YÜZLERCE İNSAN VAR!

Tüm bu çeşitliliğe rağmen bir tek seslilik olduğunu düşünüyor musunuz medyada? Evet. Gazeteleri, televizyonları, internet siteleri var ama buradaki alan aynı zamanda çok dar, benzer şeyleri, benzer cümlelerle dile getiren yüzlerce insan var. "Kültürel çöl" dediğim şey bu. Ufku açan değil, tam tersine daraltan bir yapı var. Farklı olanın da hiçbir şekilde kafasını çıkarmasına izin vermeyen bir sistem bu. "Vasat" bile diyemiyorum, onun da altında bir sistem.
Bu noktaya nasıl gelindi sizce? Biz bir dönem şimdiki köşe yazarlarıyla, gazetecilerle yan yana çalışıyorduk. Sonra holdingleşme oldu. Banka sahiplerinin, başka alanlarda faaliyet gösteren insanların bu alanı da kapatmasıyla böyle bir tablo ortaya çıktı. Buna karşı "anti-medya" diye bir şey yaptık Leman'ın içinde. Çok da başarılı oldu. Anadolu'daki birçok insan Türkiye'de olup bitenleri sadece Leman'da okudu.

ERKEKLERİ MAFYA BABASI, KIZLARI DA OROSPU OLMAYA ÖZENDİRİYORLAR

Ya şu an?
Türkiye'de 3-5 milyon insan için yapılıyor her şey. Çok tehlikeli, hiçbir derinlik oluşturmayan bir hat. Medya da böyle oluşturuldu. Şimdi her gazetenin 500 milyona yemek yediği yeri yazmak için istihdam ettiği adamları var. Ama Türkiye'de çok büyük bir ezilen sınıf da var. Bunları gören yok. İnsanların değerler sistemini altüst ettiler. Erkeklerin mafya babası,.genç kızların da orospu olabileceği şeklinde bir ufuk yarattılar. Bu korkunç bir şey.
Böyle söylüyorsunuz ama herhalde Türkiye tarihinde olmadığı kadar bir mizah dergisi çeşitliliği var. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Öyle düşünmeyin. Şu anki çeşitliliği Gırgır'la (80'lerin Gırgır'ı kastediliyor), Limon-Leman'la kıyaslayamazsınız.

GIRGIR'I CİDDİYE ALMIYORUM

Söz açılmışken. Eski arkadaşlarınızın yaptığı işleri nasıl buluyorsunuz?


Bir tek Penguen var. Onlara dair çok fazla şey söylemeyeyim ama daha zamanları var...

Gırgır?
Gırgır'ı ciddiye almıyorum...